Çocuğa Karşı Şiddet Suçu
Şiddet; bireyin fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik yönden zarar görmesine neden olabilecek her türlü tutum ve davranıştır. Çocuğa karşı uygulanan şiddet, biçim ve boyutuna göre ceza yasasında bulunan farklı suçları oluşturur. Çocuğa uygulanan şiddet genellikle kasten yaralama suçu kapsamında olmakla birlikte, olayın özelliğine göre eziyet, terk ya da cinsel istismar suçunun oluşması da mümkündür. Bu ayrım için somut olayda gerçekleştirilen eylemin hangi yasa maddesi ile tanımlandığının incelenmesi gerekir. Çocuğa yönelen şiddet olayları sıkça kasten yaralama suçuna vücut vermektedir. Çocuğa karşı gerçekleştirilen eylem çocuğa acı veren, sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan etkili bir eylem niteliğinde ise, kasten yaralama suçu söz konusudur. Kasten yaralama suçunun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek türden olması halinde suç şikayete bağlıdır ve şikayet süresi altı aydır. Ancak, bu süre yalnızca kasten yaralama suçunun basit şekli bakımından söz konusudur. Çocuğa karşı gerçekleştirilen eylemin suçun nitelikli halleri kapsamında olup olmadığı, cezayı artıran nedenleri bulunup bulunmadığı değerlendirilerek, verilecek ceza takdir edilir. Örneğin çocuğa karşı gerçekleştirilen eylem aile içinde gerçekleştirilmişse, mağdur çocuk, şiddet eylemini gerçekleştirenin alt soyu ya da kardeşi ise, ceza artırılır. Çocuğa karşı gerçekleştirilen şiddetin aile içinde yaşanması durumunda Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi’ ne dair kanun da uygulama alanı bulur. Zira, kanun koyucu, ailenin toplumsal yaşamdaki önemine binaen, aile içinde yaşanabilecek şiddet vakıalarını bu yasa ile ayrıca düzenlemiştir. Şiddet vakıalarında Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi’ ne ilişkin yasanın uygulanması ve cezai anlamda gerekli soruşturmanın yapılabilmesi için derhal polis merkezi, savcılık ya da aile mahkemelerine başvurulması; şiddet sonucu oluşan fiziksel izlerin hastaneden alınacak darp raporu ile tespit ettirilmesi büyük önem taşır. Uygulamada koruma kararları bakımından aile mahkemelerine başvurmanın daha hızlı sonuç verdiğini belirtmek isteriz. Koruma kararı verecek mahkemeden, şiddet gerçekleştirenin çocuğun bulunduğu konuta veya okula yaklaşmaması, kişisel ilişki kurma kararı var ise; kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, sınırlandırılması veya kaldırılması istenebilecektir. Çocuğu fuhuşa teşvik etme ile ilgili yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
Read moreCinsel Taciz Suçu
Ceza Hukuku anlamında cinsel taciz,bir kimsenin bir kimseyi cinsel istek ve arzularınızı gidermek için dokunmaksızın rahatsız etmesidir. Zira tacizin kelime anlamı “tedirgin etme, rahatsız etme”dir. Günlük dilde cinsel amaçlı bazı dokunmalar için de cinsel taciz ifadesi kullanıyorsa da, ceza hukuku anlamında cinsel amaçlı dokunma ve temas içeren eylemler cinsel taciz suçu kapsamında değildir. Bu eylemler, diğer cinsel suçlara vücut verir ve yaptırımları daha ağırdır. Bir kişiye karşı cinsel içerikli sözler söyleme, laf atma, telefonla mesaj atma ya da arama, sesli-görüntülü ileti gönderme cinsel taciz suçu kapsamındadır. Ancak failin eylemi, dokunma, sürtünme, öpme gibi temas içeren bir nitelik taşıyorsa artık cinsel saldırı suçundan (TCK 102.) bahsedilmelidir. Yargıtay’ın cinsel taciz kabul ettiği birkaç örnekle, cinsel taciz suçunun kapsamını anlamak kolaylaşacaktır: “Sanığın mağdureye uzun süre edep ve iffetini rencide eder şekilde göz kırptığı, eliyle telefon işareti yaptığı” (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 04.11.2003 -7535-5012 ) “mağdureye yaklaşıp, hiçbir bedensel temasta bulunmaksızın, cinsel organını çıkarıp oynayarak göstermesi”(Yargıtay 5. Ceza Dairesi 04.06.2000- 3731-4315) “birden çok kez telefonla arayarak uygunsuz tekliflerde bulundukları”(Yargıtay 5. Ceza Dairesi 13.10.2003- 7535 5012) Yargıtay’ın tüm kararlarında tutarlı bir şekilde bedensel temas olup olmadığını dikkate aldığı ve bu kapsamda yapılacak ayrıma göre, suçun niteliğini tayin ettiği anlaşılmaktadır. Cinsel taciz suçunun ispatının güç olduğu gözetilerek, bu hususta bazı kriterler benimsenmiştir: Mağdur ile sanık arasındaki ilişki, daha önceden bir tanışıklık yahut husumet bulunup bulunmadığı Mağdurun beyanlarındaki tutarlılık Mağdurun kendi şeref ve onurunu ilgilendiren bir konuda iftira atmasını gerektirecek bir sebebin var olup olmadığı. Elbette somut olaya ilişkin kamera, video, ses kaydı, mesaj, ileti metni ,tanık gibi önemli delillerin bulunması halinde, bu deliller mahkemece dikkate alınacaktır. Ancak cinsel suçlarda çoğu zaman bu delillere ulaşmak güç olmaktadır. Cinsel taciz suçu bakımından sayılan somut delillerin bulunmaması halinde yukarıda belirttiğimiz kriterler dikkate alınarak, suçun oluşup oluşmadığına karar verilecektir. Yargılamayı yapan mahkeme, cinsel taciz suçunun sübut ettiğine kanaat getirdikten sonra, TCK’ nun 105. Maddesine göre, suça uygun yaptırımı uygulayacaktır. TCK’da cinsel taciz suçunun yaptırımı, 105. Madde’ de düzenlenmiştir: “Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına, fiilin çocuğa karşı işlenmesi halinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” Cinsel taciz suçunda, cezanın yasa ile belirlenen koşulların oluşması halinde adli para cezasına çevrilmesi; hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da erteleme kararının verilmesi mümkündür. Suçu ağırlaştıran nedenlere ilgili maddenin devamında yer verilmiştir. Cinsel taciz suçu fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 içinde şikayet edilmesi gereken, şikayete tabi bir suçtur. Suçun nitelikli halleri ise şikayete tabi değildir. Cinsel taciz suçlarında görevli mahkeme ise, asliye ceza mahkemesidir.
Read moreKişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu
Kişisel veriler; gerecek ya da tüzel kişilere özgü, kişilerin belirlenebilir olmasını sağlayan bilgilerdir. Kişiler hakkındaki mali, kültürel, sosyal, psikolojik geniş anlamdaki tüm bilgilerde bu kapsamdadır. Kişisel verilerden günlük hayatta sık olarak kullandıklarımız, T.C Kimlik numarası, vergi kimlik numarası, e-posta adresi , fotoğraf ve videolardır. Kişilere ait verilerin depolanması, kopyalanması ve paylaşılması yasalarla düzenlenmiştir. Kişilere ait verilerin keyfi biçimde depolanması ya da paylaşılması Türk Ceza Yasası kapsamındaki farklı suçlara vücut verir. Yazımızda ele aldığımız kişisel verilerin kaydedilmesi suçu, kişilere ait verilerin hukuka aykırı biçimde depolanmasına ilişkindir. Kişilere ait veriler belirli meslek, görev kapsamında ya da belirli bir sözleşmeden doğan hakkı kullanmak üzere kaydetmek mümkündür. Kişisel verilerin kaydedilmesinde kişinin onayı olması halinde de yasaya aykırılıktan bahsedilemez. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu TCK’nun 135. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddede düzenlenen, kişisel verilerin kaydedilmesi suçu, kişisel verileri hukuka aykırı biçimde depolanma eylemine ilişkin olup kişisel verileri konu alan diğer suçlarla karıştırılmamalıdır. Kişisel verileri konu alan farklı suçlar; Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Kişisel verileri ele geçirme yayma ve başkasına verme suçu Bilişim suçları Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi, kayda alınması ve ifşa edilmesi suçu Kişilerin felsefi, dini görüşlerine, ırki kökenlerine, ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına, sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse hakkında aynı yaptırımlar uygulanacak, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmedilecektir. Şikayet ve Dava Zaman Aşımı Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu şikayete bağlı değildir ve herhangi bir şikayet süresi yoktur. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunda dava zaman aşımı ise 8 yıldır. Suçun Yaptırımı Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun cezası bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun; Kamu görevlisi tarafından, görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, Belli bir meslek veya sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, Gerçekleştiren kimseler bakımından verilecek ceza ½ oranında artırılır.
Read moreKumar Oynanması İçin Yer ve İmkan Sağlanması Suçu
Türk Ceza Kanunu’n 228. Maddesinin dördüncü fıkrası kumar oynamak eylemini tanımlamaktadır: “Ceza kanunun uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kar ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır.” Türk Ceza Yasası’nın tanımından kumarın iki temel özelliği olduğu anlaşılmaktadır. Fiili gerçekleştirenin kazanç sağlama amacı, Kar ve zarar etmenin talihe bağlı olması. Kazanç Sağlama Amacı: Kumar teşkil eden bir eylemden bahsedilmek için, mutlaka kumar oynayanın maddi bir kazancı amaçlaması gerekir. Kumar oynayanın elde etmek istediği maddi kazanç para olabileceği gibi, maddi değeri olan bir eşya da olabilir. Burada amaçlanan kazancın maddi olması önem taşır. Kumar ile hedeflenen maddi kazancın çok düşük olması halinde, suçun oluştuğu kabul edilse de; eylem TCK 223/4 kapsamında görülmeli, işlenen fiilin haksızlık niteliğinin azlığı nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmelidir. Kazancın talihe bağlı olması: Kumar oynayan kişinin elde edeceği maddi kazanç; onun kişisel yeteneği, zekası, kuvveti ya da tecrübesine bağlı olmaktan ziyade,talihine bağlı olmalıdır. Kumar kapsamındaki oyunlar, sonucun ağırlıklı olarak rastlantılara bağlı olduğu, şans oyunlarıdır. Örneğin satranç gibi zeka oyunları ile silahla hedef vurma gibi kişisel yeteneğe bağlı oyunlar, para karşılığı oynansa da kumar kapsamında değildir. Spor müsabakaları ise; ağırlıklı olarak yeteneğe bağlı olsa da kanun koyucu tarafından özel bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Kumar Oynanması İçin Yer Sağlama Suçunun Özellikleri TCK’nun 228. Maddesinde düzenlenen kumar oynama için yer sağlama suçunun temel özellikleri ve kapsamının bilinmesinde fayda vardır. Kumar oynama için yer sağlama suçunun oluşması için failin kumar oynamak için uygun ortamı temin etmesi, kumar için gerekli araçların temin etmesi gerekir. Kumar oynamak için sağlanacak yerin, muhakkak somut bir yer olması da gerekmez. Sanal ortamda yer ve uygun ortam sağlamak da bu kapsamdadır. İnternet sitesi kurmak suretiyle kumar oynanmasına imkan sağlayanlar da kumar oynanması için yer sağlama suçundan sorumlu tutulurlar. (Kumar oynatma sitesi yurt dışında kurulmuş ise; 7258 sayılı yasanın 5.. Maddesine göre değerlendirme yapılmalıdır. ) Kumar oynama için yer sağlayan kişinin, bu eyleminden herhangi bir menfaat elde etmesi aranmaz; buna göre kendisine ait bir yerde,herhangi bir kazanç elde etmeksizin kumar oynanmasını mümkün kılan kişi de bu kapsamda değerlendirilir. Kumar oynama için yer sağlama suçunda, sonuca yönelmiş özel kast aranır. Suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. Suçu Ağırlaştıran Nedenler TCK’nun 228. Maddesine göre, kumar oynaması için yer sağlanan kimselerden biri ya da birkaçı çocuksa, verilecek ceza bir katı oranında artırılır. TCK’na göre çocuk, 18 yaşını tamamlamamış (doldurmamış ) kişilerdir. Suçun Yaptırımı İlgili maddede suçu işleyenler bakımından, bir yıla kadar hapis ve adli para cezası öngörülmüştür. Yasa koyucu, bu suç bakımından bir alt sınır öngörmediğinden, TCK’ nun 49. Maddesi gereği, alt sınırın bir ay olduğunu söylemek gerekir. Suça konu fiil, tüzel kişilerin eylemi kapsamında işlenmişse, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri uygulanır.
Read moreOrtak Velayeti Anne ve Babada Olan Çocuğun Yurt Dışına Kaçırılması Halinde Velayet Hakkı İhlal Edilen Kişi Ne Yapabilir?
Türkiye vatandaşı olan bir kişinin başka ülke vatandaşı ile Türkiye’ de evli olması ve ortak çocuklarının bulunması halinde anne ve baba aralarında bir boşanma davası yok veya velayet tek bir kişide değil ise anne ve baba çocuk üzerinde ortak velayet hakkına sahiptir. Bunun anlamı çocukları ile ilgili kararları birlikte almalarıdır. Ortak velayet ile ilgili yazımızı buradan okuyabilirsiniz. Taraflardan birisinin kendi ülkesine ziyaret amaçlı olarak gitmek istemesi halinde ortak velayeti olan diğer tarafından yurt dışına çıkış için izin vermesi ile çocuğu ülkesine yanında götürebilir. Ancak bazen ne yazık ki ülkesine giden taraf geri dönmeyi reddedip çocuğu da geri göndermeyeceğini karşı tarafa bildirebilir. Peki Bu Durumda Ne Olur? Çocuğu yurt dışına kaçıran taraf öncelikle velayet hakkını kötüye kullanmakta ve diğer tarafın velayet hakkını da ihlal etmektedir. Bunun yanı sıra çocuğun anne/babası ile kişisel görüşme hakkını engellemektedir. Yurt Dışına Kaçırılan Çocuk Hangi Kanun ile Korunmaktadır? 25.10.1980 tarihinde ULUSLAR ARASI ÇOCUK KAÇIRMANIN HUKUKİ VEÇHELERİNE DAİR SÖZLEŞME yurt dışına kaçırılan çocukların haklarını ve hakları zarar görenleri korumaktadır. Kanunun 3. Maddesi çocuğun yer değiştirmesinden veya geri dönmemesinden hemen önce mutat ikametgahının bulunduğu Devlet kanunu tarafından, bir şahsa, müesseseye veya bir başka bir kuruma tek başına veya müştereken verilen koruma hakkının ihlali şeklinde meydana geldiği taktirde ve bu hak, yer değiştirme veya geri dönmeme anında tek başına veya müştereken fiili biçimde kullanılmakta veya bu olaylar meydana gelmese kullanılacak idi ise, kanuna aykırı addedilir. (a) da söz konusu edilen koruma hakkı, özellikle kanuni bir yetkiden, adli veya idari bir karardan veya bu devletin kanuna göre yürürlükte olan bir anlaşmadan doğabilir. Maddesi gereğince velayet hakkı ihlal edilen ve çocuğu yurt dışına kaçırılan anne/babanın bir an önce bu durumu Savcılık makamına bildirmesi gerekmektedir. Savcılık makamına yazılan dilekçede aynı zamandan çocuğu yurt dışına çıkaran taraf ile ilgili hemen yakalama kararı verilmesi istenilmesi ve yakalama kararının çıkartılmasından sonra çocuğun bulunduğu ve sözleşmeye taraf olan ülkede çocuk ile ilgili İnterpol tarafından gerekli işlemlerin yapılması için taleplerin ilgili ülke ve kurumlara ulaştırılması gerekmektedir. Bu işlemlerin hızlı ve sorunsuz bir şekilde çözüme kavuşması için uluslararası hukuki bilen bir avukat ile çalışılması halinde gerekli işlemler kısa süre içerisinde başlatılarak mağduriyetin giderilmesi sağlanabilir.
Read moreEşiniz Sizi Aldatıyor ve Öğrendiniz, Dikkat Edin Hapse Girebilirsiniz!
Mutlu mesut geçen günlerin ardından kara bulutlar evliliğinizin üzerinde dolaşmaya başladı ve bir gün merak edip eşinizin çantasını açtınız, telefonundaki mesajları okudunuz ve O da ne? Biri ile yaptığı çok özel yazışmalar. Artık sizin için her şey farklı bir anlam kazandı, aldatılıyordunuz. Hemen gizlice eşinizin iş bilgisayarına bakıyorsunuz, O’na yazılmış sayfalarca kişisel e-postalar, birlikte gidilen yemeklerden fotoğraflar ve hepsinden kötüsü eşinizin çantasında duran günlüğü, tereddütsüz açıp okuyorsunuz bir gün önce yazdıklarını. O’nu ne kadar sevdiğini yazmış. 5 dakika içinde anlıyorsunuz ki evliliğiniz bir yalan ve boşanmak için gereken işlemlere başlıyorsunuz. Eminsiniz, aldatılıyorsunuz, suçlu cezasını çekmeli ancak bu durumda suçlu sizsiniz çünkü deminde birden çok suç işlediniz. Eşinizin özel hayatının gizliliğini ihlal ettiniz. Özel Hayatın Gizliliği Eşler Arasında da Geçerli mi? Özel hayat ve özel hayatın gizliliği kişiye Anayasa ile verilmiş bir hak, ihlali ise Türk Ceza Kanunu ile suç sayılmıştır. Peki Evliliklerde Eşler Arasında Gerçekten De Özel Hayat Olabilir Mi? Evlilik; kişilerin hayatı paylaşma, hatta ve hatta ömürlerini birlikte geçirmek amacıyla yapılan bir sözleşmedir. Bu durumda eşlerin kendi özel hayatları olabilir mi ve eşlerin birbirlerinin özel hayatlarına karşı saygı göstermesi taraflardan ne kadar beklenebilir? Evliliğin her anının paylaşıldığı mutlu zamanlarında özel hayat kavramı pek önem arz etmez ancak evliliklerde sorun yaşanmaya başladığı durumlarda “özel hayat” hem kadın için hem de erkek için önem kazanmaya başlayabilir. Eşlerden Biri Diğerini Aldatıyor ise Durum Ne Olacaktır? Türk Ceza Kanunu Özel Hayatın Gizliliğini düzenlediği 134. Maddesinde bu ihlale genel olarak yer vermiş olduğundan dolayı aldatılan eşler için de bu suç geçerli olacaktır. Zira kanun koyucu ihlalin kimden geldiği ile değil sonuçları ile ilgilenmiştir. O Zaman Aldatılan Eş Bu Durumu Nasıl İspat Edecektir? Aldatılan eşin öncelikle aldatıldığını hukuka uygun deliller ile ispat etmesi gerekmektedir. Aynı evde yaşayan kişilerin boşanma esnasında elde ettiği delillerin hukuka uygun kabul edilmesi için “Ortak alanda” veya “kamuya açık alanda” elde edilmesi gerekmektedir. Eşler ortak alanlarında elde edilen veya bulunan delilleri boşanma davasında kullanabilecektir. Bunun dışında elde edilen deliller ise hukuka aykırı olmasından dolayı delil olarak kabul edilmeyecektir. Eşlerden birinin diğer eşin cep telefonundan elde ettiği delil hukuka aykırı olarak kabul edilecektir. Çünkü bu telefon eşin kendi şahsına aittir. Ancak evde bulunan bir mektup ya da not ortak alanda elde edildiğinden ve hukuka uygun olduğundan dolayı boşanma davasında delil olarak kullanılabilecektir. Bu konuda Yargıtay Hukuk Dairesi’nin verdiği iki farklı kararı paylaşmak istiyorum. Aldatıldığınıza emin olsanız bile sakin olmanızda fayda var. Yanlış bilgi ve yönlendirmeler sonucunda edindiğiniz ses kayıtları veya görüntüler sebebi ile 2 yıla kadar hapis istemiyle yargılanabilirsiniz. Şayet bu kayıtları bir de eşinizi rezil etmek için sinirle internette başka insanlarla paylaşırsanız alacağınız ceza yarı oranında arttırılacaktır. Kişisel veriler ile alakalı makalemizi buradan okuyabilirsiniz. Yargıtay Hukuk Dairesi vermiş olduğu bir kararda aldatıldığını düşünen ve bu sebeple eve ses kayıt sistemi kuran eşin bu şekilde diğer eşin bilgisi dışında elde etmiş olduğu kayıtları “ortak alanda” elde edilmiş olduğundan dolayı hukuka uygun kabul etmiştir. Burada en önemli husus kararda da özellikle üzerinde durulduğu gibi ses kaydının ortak alanda elde edilmesidir. Ancak Yargıtay Hukuk Dairesi vermiş olduğu bir başka kararında ise kendisini aldattığını bizzat kendi el yazısı ve sözleri ile itiraf eden eşinin “günlüğünü” mahkemeye delil […]
Read more