MEDENİ KANUNDA BOŞANMA SEBEPLERİ NELERDİR VE HAKİM BOŞANMA DAVASINDA NELERE DİKKAT EDER?
Boşanma davası açıldığında davacı ve davalının öğrenmek istediği önemli bir husus da hakimin boşanma davasında nelere dikkat edeceği sorusunun cevabıdır. Bu konuda tarafların bazı hususları bilmesi önemlidir. Dava sürecinde hakim, boşanma davasına sebep veren olaylar ve bu olayların evlilikte nasıl meydana geldiği ve yaşandığı, bu olayların oluşumunda tarafların kusuru ve kusur oranı gibi konulara önem verir ve taraflara soru sorabilir. Boşanma davası hem davalı hem de davacı için gerek maddi gerekse manevi açıdan güç ve yıpratıcı bir süreçtir. Bu nedenle tarafların bu süreçte konunun uzmanı bir avukattan danışmanlık hizmeti almalarında fayda vardır. Hakim, tarafların dava dosyasına sunduğu boşanma sebeplerini inceler ve evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı ve devam edip etmeyeceği hususuna dikkat eder. Evlilik birliğinin temelini sarsan olaylarda hangi tarafın kusurlu olduğuna ve kusur derecesine dair değerlendirme yapar. Kusurun gerçekleşip gerçekleşmediği ve derecesi, hangi eşin kusurlu veya daha ağır kusurlu olduğu, boşanma talebinin, varsa maddi ve manevi tazminat taleplerinin sonucunu belirleyeceği için hakim bu hususlara dikkat eder. Hakim, boşanma sebebi oluşturan olayları aydınlatmak için araştırma yaparak taraflara soru sorabilir. Hakim dava sebebine göre soru soracaktır. Örneğin aldatma sebebiyle açılan boşanma davasında hakim, aldatmanın ne zaman, nerede kiminle yapıldığı, buna ilişkin delil olup olmadığı gibi konularda değişik sorular sorabilir. Görüldüğü gibi boşanma davasında hakim nelere dikkat eder sorusunun birden çok cevabı olabilir. Boşanma davasında ileri sürülen olaylara, delillere, tarafların durumuna ve talep konularına göre hakim gerekli gördüğü hususlara dikkat eder. Türk Medeni Kanununda, boşanma nedenleri arasında sayılmak suretiyle düzenlemede yer alan ‘hayata kast ve pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı’ gibi sebeplerle görülen boşanma davasında da hakim araştırma ve değerlendirmede bulunur. Akıl hastalığı sebebiyle açılan boşanma davasında hakim, tarafın akıl hastalığı olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumuna sevk ederek rapor alınmasını sağlar. Suç işleme sebebiyle açılan boşanma davasında hakim, tarafın gerçekten suç konusunda herhangi bir mahkumiyet kararı olup olmadığını araştırarak dosyayı tamamlar. Terk sebebiyle açılmış olan boşanma davasında hakim, Medeni Kanunda düzenlenmiş olan terk şartlarının gerçekleşmiş olup olmadığını araştırır. Dava sonunda hakim boşanmaya karar verirse, tarafların 18 yaşından küçük müşterek çocukları varsa velayet hususunu hükme bağlar. Hakim, çocuğun velayetinin hangi tarafa verileceğini hükme bağlarken, çocuğun yararını gözetir ve buna dikkat eder. Örneğin çocuğun bakılması, maddi ve manevi olarak daha iyi bir yaşam sürmesi, ruh sağlığı, eğitimi, arkadaşlarından ve okul çevresinden ayrılmaması gibi hususlara dikkat eder. Çocuk eğer kendini anlatabilecek yaşta ise hakim çocuğa, hangi ebeveynde kalmak istediğini sorar ve fikrini alır. Bu konuda tanık beyanlarını dinler. Hakim Aile Mahkemesi Pedagogundan rapor alınmasına karar verebilir. Hakim sonuçta bütün araştırma konularını tamamladıktan sonra, takdir yetkisini kullanır ve çocuğun velayetinin hangi tarafa verileceğini hükme bağlar. Çekişmeli boşanma davasında geçimsizlik sebeplerini ve kusuru ispatlamak gerekir. Bu nedenle daha uzun ve karmaşık süreçtir. Çekişmeli boşanma davasında hakim nelere dikkat eder sorunun cevabı birden fazladır. Hakim, boşanma sebebi olarak gösterilen olayların gerçekleşip gerçekleşmediğine, kusura ve kusur derecesine dikkat eder. Anlaşmalı boşanma davasında hakim nelere dikkat eder sorunun cevabı daha kolay olmaktadır. Hakim tarafların neden boşandığına bakmaya gerek duymamaktadır. Ancak tarafların mahkeme huzurunda boşanmak istedikleri ve bu konuda anlaştıkları hususunda beyanlarını alır. Hakim taraflara boşanma hususunu ve evlilik birliğinin sona ermesinin maddi ve manevi bütün sonuçları konusunda anlaşıp anlaşmadıklarını […]
Read moreANLAŞMALI BOŞANMADAN SONRA TAZMİNAT TALEBİ
Evliliklerin anlaşmalı boşanma ile sona erdirilmesi sonrasında, bazı durumlarda taraflarca yeniden talepte bulunulmakta, tazminat, nafaka, velayet konularına ilişkin yeni uyuşmazlıklar ortaya çıkabilmektedir. Yargıtay, anlaşmalı boşanma ile tarafların anlaşmanın mali sonuçlarına ilişkin aralarındaki ihtilafı nihai olarak çözdükleri ve ilişkilerini tasfiye ettikleri sonucuna ulaşmıştır. Yargıtay anlaşmalı boşanma sonrasında manevi tazminat talebine ilişkin bir kararında, boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında, artık manevi tazminat talebinde bulunulamayacağı, zira taraflar arasındaki mali ihtilafların nihai olarak çözüldüğü tespitinde bulunmaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2011/11544 K. 2012/25372 T. 19.10.2012 tarihli kararında: “Davacının manevi tazminat talebi, davalının evlilik birliğinde sadakat yükümlülüğünü ihlal etmiş olmasına dayanmaktadır. Tarafların anlaşmaları üzerine Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmiş, boşanma kararı 27.09.2007 tarihinde kesinleşmiştir. Boşanma kararı tarafların anlaşmalarına dayandığına göre, davacının boşanmadan sonra, boşanma sebebiyle artık manevi tazminat talep etmesi mümkün değildir. Çünkü böyle bir durumda tarafların boşanmanın mali sonuçlarına ilişkin aralarındaki ihtilafı nihai olarak çözdükleri ve ilişkilerini tasfiye ettikleri kabul edilir. Bu itibarla anlaşmalı boşanmadan sonra artık boşanma sebebiyle tazminat istenemez. Bu bakımdan dava reddedilmelidir. Bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır” hükmü yer almaktadır.
Read moreBOŞANMA DAVALARINDA TANIK DELİLİ!
Boşanma davalarında, tarafların özel yaşamına dair birçok ayrıntı tartışılmaktadır. Bu davalarda yaşanan olayların ispatı büyük önem taşımaktadır. Boşanmaya esas olan olaylar çoğunlukla kişilerin ev yaşamında ve özel hayatlarında gerçekleşir. Bu durum yaşanan olayların ispatını zorlaştırır. İnternet yazışmaları, hastane raporları, kredi kartı ekstreleri vb. sair somut delillerin olmadığı ya da var olan delillerin desteklenmesi gerektiği durumlarda “tanık delili”ne başvurulur. Eşler arasında yaşananlara doğrudan şahit olan kişilerin beyanları bu hususta önem arz etmektedir. Boşanma davasında, davaya konu olan olaylara doğrudan şahit olan ve tarafsız olduğu düşünülen kişilerin seçilmesi önemlidir. Tanıklar mahkeme huzurunda doğrudan şahit oldukları olayları net bir biçimde anlatmalı ve aktarmalıdır. Başkaca somut bir delil bulunmayan ve tanık delilinin de güçsüz olduğu boşanma davaları taraflar açısından olumsuz sonuçlanabilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/69 E. 2013/1427 K. 02.10.2013 tarihli kararında tanık beyanlarını yetersiz görmüş ve yerel mahkemece verilen boşanmanın kabulü yönündeki kararı bozmuştur: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/69 E. 2013/1427 K. 02.10.2013 Tarihli Kararı: “Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ortak hayatı sürdürmelerinin eşlerden beklenmeyecek derecede evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının tanık anlatımları ile ispatlanıp ispatlanmadığı noktasında toplanmaktadır. Yerel mahkemece dinlenen davacı tanıkları arasında somut anlatımda bulunan B. S. ifadesinde; “Onur benim arkadaşımdır. Düğünlerine gelemedim ancak düğünden 2-3 ay sonra eşim ile birlikte evlerini ziyarete geldik. Evlerinde kalmayı da düşünüyorduk. Eve geldiğimde Onur’un mutsuz olduğunu gördüm. Bir ara davalı mutfaktayken Onur da yanına gitti. Bir homurdanma sesi ve onunla birlikte bir tabağın kırılma sesini duyunca mutfağa doğru yöneldim, lavabonun yerini sordum, bu arada davalının Onur’a hitaben ‘bıktım senin misafirlerinden Allah belanı versin’ şeklinde hitap ettiğini duydum, bunun üzerine yarım saat kadar oturduktan sonra kalkıp gittik…” şeklinde anlatımda bulunmuş; tanık olarak dinlenen davacının annesi, yaşanan olayları oğlunun kendisine anlattığını, “kendisinin iki taraf arasında yaşanan olaylara şahit olmadığını” beyan etmiş, diğer davalı tanığı ise; “…evlerine bir kez gittiğimde evde gerginlik huzursuzluk olduğunu gördüm” şeklinde anlatımda bulunmuş olup davalı tanıkları da beyanlarında taraflar arasında herhangi bir tartışma ortamına şahit olmadıklarını ifade etmişlerdir. Bu itibarla, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle tanık B. S. tarafından anlatılan olaydan sonra evlilik birliğinin taraflarca devam ettirilmiş olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.”
Read moreNİŞANLANMA
Nişanlanma, iki kişi tarafından evlenme niyetiyle karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanında bulunmaları, diğer bir deyişle karşılıklı evlenme vaadidir. Nişanlanma Aile Hukuku kapsamında bağımsız bir medeni hukuk sözleşmesidir. Nişanlanma ile ilgili hükümler Türk Medeni Kanunu’nun 118 ile 123. Maddeleri arasında düzenlenmektedir. Nişanlanma iki kişinin karşılıklı evlenme vaadinde bulunmasıyla gerçekleşir. Yalnızca bir tarafın evlenme vaadinde bulunmuş olması nişanlanma için yeterli değildir. Tarafların mutlaka karşılıklı ve birbirine uygun iradeleriyle evliliğe karar vermiş olmaları gerekmektedir. Nişanlanma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır, temsilci aracılığıyla kullanılamaz. Küçük ve kısıtlılar bakımından ise kanuni temsilcilerinin rızası aranmaktadır. NİŞANLILIK İÇİN NİŞAN MERASİMİ GEREKLİ MİDİR? Nişanlanma için iki karşı cinsin birbirlerine karşılıklı evlenme vaadinde bulunmaları yeterlidir. Nişan merasimi nişanlanmanın kurucu unsurlarından değildir. Tarafların evlenmek niyetinde oldukları anlaşılıyorsa nişanlanma hukuken gerçekleşmiştir. Nişan merasiminin yapılmamış olmasının nişanlılık üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Günlük hayatta tarafların geleneklere uygun biçimde nişan merasimi yaptıkları görülmektedir. Yapılan merasim nişanlanmanın ispatında kolaylık sağlamakla birlikte, zorunlu bir unsur değildir. NİŞANLANMADAN DOĞAN HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER Nişanlanma hukuki bir işlem olduğundan, hukuki sonuçları vardır. Nişanlanma sebebiyle, Sadakat yükümlülüğü Birbirlerinin sırlarını açıklamama yükümlülüğü Destekten yoksun kalma tazminatı ve Manevi tazminat hakkı Mal rejimi sözleşmesi yapma hakkı Tanıklık yapmaktan kaçınma hakkı Nişanlanma sürecinde, evlilik dışı bir çocuğun meydana gelmesi halinde, ”evlilik dışı çocuğun nesebinin düzeltilmesi” davası açma hakkı, Tanıklıktan kaçınma hakkı doğabilecektir. Belirtmek gerekir ki nişanlanmanın kusurlu olarak sonlandırılması da farklı hukuki sonuçlara ve tazminat sorumluluğuna neden olur.
Read moreANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜNÜN KAMU DÜZENİNE UYGUN OLMASI
(ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜNDE VELAYET VE KİŞİSEL İLİŞKİNİN GENİŞLETİLMESİ TALEBİYLE DAVA AÇILMAYACAĞI KARARLAŞTIRILAMAZ-YARGITAY KARARI) Evlilik birliğinin anlaşmalı boşanma ile sona erdirilebilmesi için, boşanma davasında yetkili mahkemeye, anlaşmalı boşanma dilekçesinin yanı sıra, taraf vekillerince hazırlanan ve taraflarca imza edilen anlaşmalı boşanma protokolü de sunulmaktadır. İlgili mahkemeye sunulan protokolde, taraflar boşanma ve boşanmanın tüm sonuçlarına ilişkin olarak (nafaka, tazminat, velayet gibi) mutabakatlarını belirtmektedir. Anlaşmalı boşanma protokolünün hazırlanmasında, taraflara belirli oranda serbestlik tanınmış ise de boşanmanın kamu düzenini ilgilendiren yönü nedeniyle bu serbestlik sınırsız değildir. Tarafların boşanma protokolünde nafaka, tazminat ve velayet gibi konularda karar verebilme serbestisi bulunsa da protokolde yer alan bu kararların kamu düzenine aykırı olmaması gerekmektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/16444 E. 2014/1866 K. 04.02.2014 tarihli kararında, anlaşmalı boşanma protokolünde, kamu düzenine aykırı, kişilerin anayasal haklarını ihlal eden düzenlemeler yapılamayacağı, protokolde böyle düzenlemeler yer alıyorsa, ilgili maddelerin mahkeme hakimince gerekli değişikliklerin yapılmasının istenmesi, yapılmadığı takdirde, davaya çekişmeli boşanma davası olarak devam edileceğini belirtmektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/16444 E. 2014/1866 K. 04.02.2014 Tarihli Kararında: “Taraflar, kural olarak bir sözleşmenin içeriğini, kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler. (TBK. m. 26) Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı hükümsüz olur. (TBK. m. 27) Borçlar Kanunu’nda yer alan, sözleşme özgürlüğüne getirilen genel nitelikteki bu sınırlamalar, boşanma anlaşmaları için de evleviyetle geçerlidir. Çünkü Borçlar Kanunu Türk Medeni Kanunu’nun beşinci kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır. (TBK. m. 646) O halde hakim, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ve konusu imkansız olan hükümler taşıyan bir boşanma protokolünü esas alarak boşanma kararı veremez ve böyle bir protokolü tasdik edemez. Taraflarca düzenlenip hakime sunulan, hakim tarafından da “aynen tasdikine” karar verilen protokolde; tarafların karşılıklı boşanma davalarında aşağıdaki şartlarla anlaştıkları belirtildikten sonra; “kocanın eşi aleyhine açtığı boşanma davasından feragat edeceği, kadının açtığı boşanma davasını işbu protokoldeki koşullar çerçevesinde kabul edeceği; müşterek çocukların velayetinin anneye verileceği, çocuklarla baba arasında protokolde gösterilen günlerde ve saatlerde kamuya açık mekanlarda ve gözetim altında kişisel ilişki tesis edileceği, bunun dışında çocuklar on sekiz yaşını bitirinceye kadar babanın internet, telefon veya sair olanakları kullanarak iletişim kuramayacağı veya tesadüfü olarak şahsi münasebet tesis edemeyeceği, yine çocuklar ergin oluncaya kadar velayet hakkının anneden alınması veya kaldırılması ve kişisel ilişki süresinin genişletilmesi için talepte bulunmayacağı, çocuğun babaannesi ve halasının, babaya tanınan süre zarfında çocuğu görebilecekleri, babanın çocuklar için anneye protokolde gösterilen miktarlarda iştirak nafakası ödeyeceği, tarafların birbirlerinden maddi ve manevi tazminat olarak herhangi, bir talepte bulunmayacakları, şahsi eşyaları da dahil olmak üzere eşyalarını paylaştıkları, birbirlerinden bu hususta herhangi bir hak ve alacak talep etmeyecekleri” belirtilmiştir. Protokolde yer alan “velayetin kaldırılması ve kişisel ilişkinin genişletilmesi davası açılamayacağına” ilişkin medeni hakları kullanmaktan feragate ilişkin taahhütler, medeni hakları kullanma ehliyetinden önceden vazgeçme niteliğinde olup, Medeni Kanunu’nun 23’ncü maddesine ve çocukların yüksek yararlarına açıkça aykırıdır. Bu hükümler olmaksızın ortak irade ile boşanmanın gerçekleşmeyeceği açıkça belli olduğuna göre, içerdiği şartlardaki kısmi hükümsüzlük boşanma protokolünün tamamını hükümsüz kılar. Bu şekildeki düzenlemenin bir sebebi olsa bile, boşanma tarafların ortak iradelerine dayandığından bu sebebin varlığı ve doğruluğu araştırılamayacaktır. Anlaşmalı boşanma talebiyle kendisine başvurulan eşler […]
Read moreKaynanaya Hakaret Boşanma Sebebi mi?
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, gelinin kaynanaya hakaret etmesini boşanma sebebi saydığı karar emsal oluşturmakta olup geçerliğini korumaktadır. İlgili kararda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, gelinin lehine tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı görüşüne yer vererek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir. Davacı kadının açtığı boşanma davasında, Bursa 6. Aile Mahkemesi, davalı kocanın kusurlu olduğuna karar vererek kadına tazminat ödemesine karar verdi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ise, kadının de kocasına ve kaynanasına hakaret ettiği, tehdit edip fiziksel şiddet uyguladığı anlaşıldığından, kadının eşine göre daha ağır kusurlu olduğunu, Türk Medeni Kanunu 174/1-2 maddesine göre, daha ağır kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyeceğine karar verdi. Yargıtay, davacı kadının, eşine ve kaynanasına hakaret ettiğine ve kocasını tehdit ederek fiziksel şiddet uyguladığına dair tanık beyanlarını dikkate almıştır. Demiştir. Bir başka olayda ise, Ankara 5. Aile Mahkemesi , davalı kadının , kayınvalidesine hakaret içerikli tek bir kısa mesaj göndermesini boşanma sebebi olarak kabul etmemiştir. Yargıtay ise Mahkeme kararını bozmuş ve kararında “davalı kadının, davacıya ve annesine gönderdiği hakaret mesajları tepki boyutunu aşmıştır. Taraflar arasında birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte geçimsizlik oluşmuştur. Boşanmalarına karar verilmeliydi” demiş ve kaynanaya hakareti boşanma sebebi saymıştır. “O halde kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilecek yerde yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru bulunmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararlarında, kaynanaya karşı söylenen sözlerin ve davranışların tepki boyutunda mı kaldığına yoksa hakaret oluşturup oluşturmadığına göre kusuru belirlenmektedir. Bir başka davada, kadının sözlerinin tepki boyutunda kalmış olduğuna ve hakaret oluşturmadığına karar vererek, yerel mahkemenin boşanma kararını bozmuştur. Davalı kadın mahkemedeki beyanında, “Kocam beni, ailesine karşı korumadı, ailesinin şiddet ve hakaretlerini engellemedi. Ailesi beni istemedi” demiştir. Mahkeme, çift arasında şiddetli geçimsizlik bulunduğuna, evliliklerinin temelinden sarsıldığına, evliliklerinin korunmasında bir yarar kalmadığına karar vererek davanın kabulüne ve boşanmasına hükmetmiştir. Davalı kadın kararı temyiz etmiş ve devreye giren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi vak’anın davalı kadına kusur olarak yüklenemeyeceğine hükmederek yerel mahkeme kararının bozulmasına hükmetmiştir. Kararda, “Kadının erkeğe ve ailesine saygısızlık etmesine yönelik eyleminin ise davacı erkeğin ailesinin, kendisine yönelik şiddet hareketleri ve hakaretlerine tepkisel nitelikte olduğu ve bu vâkıaların da kusur olarak yüklenemeyeceği anlaşılmaktadır. Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen davacı erkeğin kusurlu tutum ve davranışlarına göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle davanın reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Temyiz edilen hükmün anlatılan sebeplerle bozulmasına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi” demiştir.
Read moreTek Taraflı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?
Evlilik birliğinin eşler tarafından yasal olarak sonlandırılması boşanmadır. Boşanma sebepleri Türk Medeni Kanununda düzenlenmiş olup taraflar, mahkeme tarafından geçerli kabul edilen bir boşanma sebebi ile dava açabileceklerdir. Taraflardan birinin diğeriyle anlaşma sağlamadan açmış olduğu ve kanunda çekişmeli boşanma olarak nitelendirilen tek taraflı boşanma davası, taraflardan birinin boşanmak istememesi veya her iki taraf da boşanmayı istiyor olsa dahi boşanma hususları ve sonuçları konusunda uzlaşma sağlamamaları durumunda açılır. Tek taraflı olarak açılan boşanma davasının ne kadar sürede sonuçlanacağı taraflar ve özellikle davayı açan taraf için merak konusudur. Ancak bu soruya net bir cevap verilebilmesi neredeyse mümkün değildir. Bunun sebeplerini farklı durumları açıklayarak inceleyebiliriz. Türk Medeni Kanununda yer almayan bir sebeple boşanma kararı verilemeyecektir. Tek taraflı olarak evlilik birliğini sonlandırmak amacıyla dava açan eş, boşanma talebine dayanak oluşturan ve ileri sürdüğü boşanma sebebinde haklı olmak ve bunu ispatlamak zorundadır. Örneğin eşinin kendisini aldattığını ileri sürerek tek taraflı olarak boşanmak istediğini beyan eden eş, aldatmayı delillerle kanıtlamak zorundadır. Eğer delillerle ispat edilemezse davası mahkeme tarafından reddedilecektir. Red halinde ise, ortak hayatın yeniden kurulmaması şartı ile, ancak 3 yıl bekledikten sonra yeniden boşanma davası açabilecektir. Dava süresinin ne kadar olabileceğine dair en önemli yanıtlardan birisi de davada hukuki sürecin doğru yürütülmesi ve davanın sıkı takibiyle ilgilidir. Davacı taraf, kanunun öngördüğü gereklilikleri aksatmaz ve bu hususlarda doğru ve yerinde davranarak eksiklikler ve yanlışlarla dava sürecini uzatmayacak olursa lüzumsuz yere dava süresi uzamamış olur. Bu nedenle bir avukattan hukuki görüş ve yardım almak faydalı olacaktır. Mesela boşanma talebine sebep olarak gösterilecek hukuki dayanağın yasaya ve gerçeğe uygun olarak belirlenmesi, cevap dilekçelerinin- tanık listesinin- delil listesinin, kurumlardan getirtilecek bilgi ve belgelerin ve dava sürecinde mahkemece belirtilecek bütün işlemlerin gerektiği gibi takip edilmemesi dava süresinin uzamasına neden olacaktır. Avukat yardımı almak, davanın doğru bir şekilde ve gerektiği gibi yürütülmesini sağlayacaktır. Tek taraflı boşanma davası taraflar için ve hukuki olarak bir çok zorluğu içinde barındırmaktadır. Tek taraflı boşanma davası açan tarafın, sebep olarak gösterdiği gerekçede haklılığını ispatlaması ve delillerini doğru şekilde ortaya koymasının önemine yukarıda değinmiştik. Tek taraflı boşanma davalarında sık sık rastlanan bir durum da, davalı tarafın davacıya Karşı Dava açmasıdır. Davalı karşı dava açmak suretiyle davacının boşanma sebebini çürüterek ortadan kaldırma çabasına girer ve kendi sebeplerini ileri sürer. Böylece iki davanın iç içe girmesiyle dava süreci daha uzun sürer. Sonuç olarak tek taraflı boşanma davaları süreci, doğru bir şekilde kanuna ve yasal düzenlemelere uygun olarak takibi yapılır ve yürütülürse ortalama 5 veya 6 duruşmada sonuca ulaşılabilir. Bu da ortalama olarak 1 yıl ile 2 yıl arasında bir süreyi kapsar. Ancak tek taraflı boşanma davası gerektiği gibi sıkıca takip edilmez ve lüzumlu hukuki işlemler doğru şekilde yerine getirilmez veya eksik yapılırsa dava 3 ile 4 yıl kadar da uzayabilecektir.
Read moreBOŞANMA DAVASINDA YARGITAY’DAN ÖZEL GÜNLER KARARI
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, evlilik yıl dönümü ve doğum günü vs. özel günlerde ve sosyal ortam ve çevrede eşini sürekli yalnız bırakmanın boşanma sebebi olduğuna karar verdi. Bu kararda ayrıca özel günlerde eşini sürekli yalnız bırakan eşin Manevi Tazminat ödemesi gereği hüküm altına alınmış oldu. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 4 Ekim 2016 tarihli kararında, kocanın eşine karşı ilgisiz olduğu, karısını sürekli olarak evlilik yıl dönümü, doğum günü vs. özel günlerde ve sosyal ortamında ve çevresinde yalnız bıraktığı belirtilerek boşanmaya sebebiyet verecek şekilde kusurlu olduğuna hükmetti. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan, sosyal paylaşım sitesi üzerinden paylaştığı kararda, taraflar arasında Ortak Hayatı Temelinden Sarsacak ve Aile Birliğinin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğunu belirtti. Gençcan, “Gerçekleşen olaylar karşısında, davalı-karşı davacı kadın da dava açmakta haklı olup, Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi koşulları kadının davası yönünden gerçekleşmiştir.” dedi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kadının bu sebeplerle açmış olduğu boşanma davasının kabul edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar veren yerel mahkeme kararını bozdu. Kararı duyuran Gençcan, özel günlerin ‘evlilik yıl dönümü, doğum günü, yılbaşı, bayram vb.’ olarak, sosyal ortamların ise ‘düğünler, yurtiçi ve dışı geziler, konserler, açılışlar, kermesler vb.’ şekilde anlaşılması gerektiğini belirtti. ‘Sosyal Ortamlarda ve Özel Günlerde Eşini Yalnız Bırakan Eş, Manevi Tazminat Ödemelidir.’ Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan, yukarıda açıkladığımız olayların geçerli boşanma sebebi sayılmasından başka ayrıca manevi tazminat talep etme hakkının da ortaya çıktığını söyledi. Gençcan, “Sosyal ortamlarda ve özel günlerde sürekli eşine eşlik etmeyerek onu yalnız bırakan erkek eş manevi tazminat vermelidir.” dedi. Gençcan sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımında, şu ifadelere yer verdi: “Erkeğin eşine; aile toplantısı, düğün gibi özel günlerde ve sosyal ortamlarda eşlik etmediği, onu yalnız bırakmak suretiyle duygusal ve sosyal şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedebilmek için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya diğer tarafa göre daha az kusurlu olması yanında; boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarını zedelenmiş olması da gereklidir.” Buna göre kocanın karısına karşı kusurlu davranışlarının kadının Kişilik Haklarına Saldırı niteliğinde olduğunu belirten Gençcan, “Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları kadın yararına gerçekleşmiştir. Öyleyse, davacı-karşı davalı kadının manevi tazminat isteğinin kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.” Açıklamasına yer verdi. Özel günler ile ilgili önceki yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Read moreGenel Boşanma Sebepleri Nelerdir ?
Boşanma Sebepleri Genel Boşanma Sebepleri 1-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması MK md. 134/1 uyarınca ‘Evlilik birliği ,müşterek hayatı sürdürmeleri kendiliğinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa eşlerden her biri boşanma davası açabilir.’ Evlilik birliğinin temelinden sarsılması kusura dayanan bir boşanma sebebi değildir. Eşlerin hiç birinin kusurunun olmaması halinde dahi evlilik birliği temelinden sarsılmış olabilir. Bu halde her iki eşin de dava açma hakkı vardır. Aynı şekilde dava açabilmek için kusursuz ya da daha az kusurlu taraf olmak gerekmez. Ancak davacı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sonucunu doğuran geçimsizlik ile ilgili olarak davalıdan daha fazla kusurlu ise, davalı eşin bu davaya itiraz etme hakkı vardır. Bu hususun varlığını hakim kendiliğinden nazara alamaz. Davalı taraf davacının daha fazla kusurlu olduğunu ispat ettiği takdirde dava reddedilecektir. Önemli olan hakimin evlilik birliğinin devamında yarar görüp görmediğidir. Devamında yarar bulunmayan bir evlilik, davalı taraf daha az kusurlu olsa ve bu gerekçeyle boşanma davasına itiraz etse dahi mahkemece sona erdirilecektir. 2-Eşlerin Anlaşması 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun 166.maddesinde belirtildiği üzere evlilik en az 1 yıl sürmüş ise eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğer eşin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve yapılan protokolü uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu protokolde gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca kabul edilmesi ile boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. 3-Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesine rağmen daha önce bozulmuş olan müşterek hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden herhangi birinin talebi üzerine mahkemece boşanma kararı verilecektir. Böylece evlilik birliğinin fiili ayrılık yoluyla temelinden sarsılmış ve hatta fiilen yıkılmış olduğu hallerde mevcut evliliği sürdürmenin faydalı olmayacağı gerekçesiyle boşanma kararı verilmesi öngörülmüş bulunmaktadır. Boşanmadaki diğer özel durumlar üzerine yazdığımız yazımızı buradan okuyabilirsiniz.
Read moreÇekişmeli Boşanma Nedir ?
Çekişmeli Boşanma Çekişmeli boşanma davası ise, taraflar arasında boşanmada hangi tarafın kusurlu olduğu, maddi ve manevi tazminat, nafaka, velayet, mal paylaşımı vb. gibi konularda belli bir çekişmenin söz konusu olduğu bir dava türüdür. Karşı taraftan farklı taleplerin bulunulduğu çekişmeli boşanma davalarında yargılama uzun sürmektedir. Anlaşmalı boşanma gibi tek celsede tamamlanmaz, birkaç duruşma sürebilir. Çekişmeli boşanma ile ilgili diğer yazımızı buradan okuyabilirsiniz. Çekişmeli boşanma davası süreci uzun olması sebebiyle boşanma davası açıldıktan sonra hâkim dava süresince ortaya çıkabilecek olumsuz durumlara karşı geçici önlemler almak zorundadır. Bu geçici önlemler arasında eşlerin barınma, geçinme, müşterek çocukların eğitim vs. masrafları için nafaka tedbiri yer almaktadır. Eşler arasında şiddet durumu söz konusu ise hakim 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu gereğince uzaklaştırma kararı ve geçici koruma tedbirleri verebilir. Ayrıca dava sonucunda tazminata veya paylaşıma konu olacak malların yönetimine ilişkin de tedbir kararı verilebilir. Çekişmeli boşanma davası, özel boşanma nedenleri ve genel boşanma nedenleri olmak üzere iki ayrı kategorik sebeple açılabilir. Boşanma davası hem genel boşanma sebeplerine hem de özel bir boşanma sebebine dayalı olarak açılmışsa, mahkeme, genel ve özel sebepler hakkında ayrı ayrı karar vermelidir. Çekişmeli boşanma davası için boşanma dilekçesinin bir örneğini buradan indirebilirsiniz.
Read more