Uyuşturucu Suçları ve Cezaları
Türk Ceza Kanunu ve Uyuşturucu Maddeler Hukuki Perspektif Uyuşturucu suçları, hem toplum sağlığını hem de kamu düzenini tehdit eden ciddi suçlar arasında yer alır. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarına yönelik düzenlemeler, bu tür suçların önlenmesi ve cezalandırılması amacıyla ayrıntılı şekilde ele alınmıştır. Bu makalede, uyuşturucu suçlarının kapsamı, cezaları ve ceza avukatı ile çalışmanın önemi üzerinde durulacaktır. 1. Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, TCK’nın 188. maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imal edilmesi, ithali, ihracı, satılması, satılmak amacıyla bulundurulması gibi fiiller suç olarak kabul edilir. Madde 188: “Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imal ve ticareti suçunu işleyen kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis cezası ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” Bu suçun cezası, failin fiiline göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi durumunda ceza artırılabilir. 2. Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak, TCK’nın 191. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, uyuşturucu madde kullanımına yönelik kişisel eylemleri kapsar ve tedaviye yönlendirme gibi alternatif tedbirleri de içerir. Madde 191: “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Ayrıca, bu suçu işleyen kişinin tedaviye veya denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulması mümkün olabilir. 3. Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanılmasını Kolaylaştırma Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma suçu, TCK’nın 190. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, uyuşturucu kullanımının teşviki ve kolaylaştırılmasını amaçlayan eylemleri kapsar. Madde 190: “Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için yer temin eden, kullanılmasını özendiren, bu amaçla başkalarını teşvik eden kişi, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılır.” 4. Uyuşturucu Madde Ticareti ile Mücadele Uyuşturucu madde ticareti ile mücadele kapsamında, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde çeşitli yasal düzenlemeler ve işbirlikleri bulunmaktadır. Türkiye, uyuşturucu ile mücadelede uluslararası sözleşmelere taraf olup, bu sözleşmeler doğrultusunda iç hukukunu da uyarlamıştır. 5.Uyuşturucu Suçlarında Ceza Avukatı ile Çalışmanın Önemi Uyuşturucu suçlarına ilişkin davalarda, ceza avukatı ile çalışmanın önemi büyüktür. Ceza avukatları, müvekkillerinin haklarını korumak, savunmalarını hazırlamak ve adil yargılanmalarını sağlamak için gerekli hukuki bilgi ve deneyime sahiptir. Ceza avukatları, özellikle TCK’nın uyuşturucu maddelerle ilgili hükümleri çerçevesinde savunma stratejileri geliştirerek, müvekkillerinin lehine olabilecek tüm hukuki argümanları sunar. Ayrıca, uyuşturucu suçu ile ilgili olarak tutuklama, gözaltı ve diğer adli süreçlerde müvekkillerinin haklarını etkin bir şekilde savunurlar. Sıkça Sorulan Sorular Uyuşturucu taşıyan kaç yıl ceza alır? Uyuşturucu taşıma suçu, Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti olarak değerlendirilmektedir. Bu tür suçlar, TCK’nın 188. maddesinde düzenlenmiştir ve ağır cezalara tabidir. Madde 188: “Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imal ve ticareti suçunu işleyen kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis cezası ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” Uyuşturucu veya uyarıcı madde taşıma suçu da bu kapsamda değerlendirilir ve taşıma eylemi, imal ve ticaret suçlarının bir parçası olarak görülür. Dolayısıyla, uyuşturucu taşıyan kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılabilir. Ayrıca, taşıma suçunun belirli ağırlaştırıcı nedenlerle işlenmesi durumunda ceza artırılabilir. Madde 188/4: “Suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, belirli yerlere […]
Read moreTutuklama Kararı ve Tutuklamaya İtiraz
Tutuklama Kararı Verilmesinin Nedenleri 1. Güçlü Suç Şüphesinin ve Tutuklama Nedenlerinin Varlığı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Kuvvetli suç şüphesini gösteren somut bulguların ve tutuklama nedenlerinin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.” CMK’nın 2. maddesi, soruşturma aşamasında suç şüphesi altında olan kişiyi şüpheli, kovuşturma aşamasında ise hüküm kesinleşene kadar suç şüphesi altında olan kişiyi sanık olarak tanımlar. CMK’nın 100. maddesi, tutuklama kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin ve tutuklama nedenlerinin birlikte var olmasını zorunlu kılar. Tutuklama kararı, bir kişinin özgürlüğünü kısıtlayan ciddi bir yargı tedbiridir. Bu karara karşı itiraz etmek, tutuklanan kişinin haklarını savunmak ve adil bir yargı süreci sağlamak için önemli bir adımdır. Ceza avukatları, müvekkillerinin tutukluluğuna itiraz ederek bu süreçte kritik bir rol oynarlar. 2. Tutuklama Kararının Amacı Tutuklama kararı, kaçma veya delilleri karartma riski bulunan kişilerin özgürlüklerini kısıtlayarak, ceza yargılamasının daha sağlıklı ve adil bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla verilir. Tutuklamanın temel amacı, yargılamayı kolaylaştırmak ve sanık mahkûm olursa cezanın infazını güvence altına almaktır. Kanunda belirtilen amaçlar dışında tutuklama uygulanması hukuka aykırıdır. Özellikle, cezaevinde bulunmanın baskıcı etkisinden yararlanmak gibi amaçlar kesinlikle kabul edilemez. Tutuklama nedenleri sınırlıdır ve genişletilemez. Yargıç veya mahkeme, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin olup olmadığını değerlendirir. Şüpheli veya sanığın suç işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi varsa, ayrıca bir tutuklama nedeni olup olmadığına da bakılır. Tutuklama nedeni mevcutsa, mahkeme tutuklama kararı verecektir. 3. Tutuklama Nedenleri Kaçma, Saklanma veya Kaçma Şüphesi Oluşturan Somut Olgular Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçma şüphesi oluşturan somut olaylar varsa tutuklama nedeni kabul edilir. Kaçma veya saklanma durumlarında talep üzerine veya re’sen tutuklama kararı verilebilir. Kişinin davranışlarında kaçma şüphesinin oluştuğu somut olaylar varsa tutuklama kararı verilebilir. Örneğin, şüphelinin yaşadığı yeri değiştirmesi veya pasaport çıkartması gibi davranışlar bu duruma örnek gösterilebilir. Delilleri Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme Şüphesi Delillerin korunması amacıyla tutuklama kararı verilebilir. Bu durumda somut olayların ve kuvvetli suç şüphesinin varlığı aranır. Tanık, Mağdur veya Başkaları Üzerinde Baskı Yapma Şüphesi Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma şüphesi de tutuklama nedenlerindendir. Somut olayların varlığı ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması durumunda tutuklama kararı verilebilir. 4. Katalog Suçlar Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinin 3. fıkrasında, tutuklama nedeninin var sayıldığı katalog suçlar listesi yer alır. Bu suçlardan birinin işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesi varsa, hakim tutuklama nedenlerini ayrıca araştırmak zorunda değildir ve doğrudan tutuklama kararı verilebilir. Katalog suçlar şunlardır: Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar (CMK madde 76, 77, 78) Kasten Öldürme (CMK madde 81, 82, 83) Silahla İşlenmiş Kasten Yaralama ve Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Kasten Yaralama (CMK madde 86/3-e, 87) İşkence (CMK madde 94, 95) Cinsel Saldırı (birinci fıkra hariç, CMK madde 102) Çocukların Cinsel İstismarı (CMK madde 103) Hırsızlık ve Yağma (CMK madde 141, 142, 148, 149) Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti (CMK madde 188) Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma (CMK madde 220/2, 220/7, 220/8 hariç) Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (CMK madde 302, 303, 304, 307, 308) Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (CMK madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315) 6136 Sayılı Kanunda Tanımlanan Silah Kaçakçılığı (CMK madde 12) 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nda Tanımlanan Zimmet Suçu (CMK madde 22/3-4) 4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele […]
Read moreCeza Avukatı – Ağır Ceza Avukatı – Görevleri
Ceza Avukatı ceza yargılamasında vekil ya da müdafi olarak görev yapan avukatlara denir. Türkiye’deki avukatlık mesleğinde resmi bir yasal branşlaşma olmamasına rağmen, ceza hukuku konusunda uzmanlaşmış hukukçular genellikle “ceza avukatı” veya “ağır ceza avukatı” gibi terimlerle tanımlanır. Bu terimler, halk arasında veya internet üzerinde sıkça kullanılır ve ceza hukukuyla ilgili davalara odaklanan avukatları ifade eder. Yazımızın devamında, anlaşılabilirdik açısından bu terimlerden biri olan “ceza avukatı” kavramını kullanacağız. Bu terim, ceza hukukuyla ilgili davalara odaklanan ve müvekkillerini bu alanda temsil eden avukatları tanımlar. Bu şekilde, halk arasında yaygın olarak kullanılan ve anlaşılabilir bir terim olan “ceza avukatı” kavramını kullanarak devam edeceğiz. Ceza Hukuku Temel İlke ve Kavramlar Ceza hukuku, bir toplumun kurallarını korumak, suç işleyenleri cezalandırmak ve genel olarak kamu düzenini sağlamak amacıyla oluşturulan bir hukuk dalıdır. Bu hukuk dalı, suç işleyenlerin davranışlarının toplum üzerindeki etkilerini düzenler ve adaletin sağlanmasını amaçlar. Temel Kavramlar Suç ve Suçsuzluk: Ceza hukukunda, suç işlemek olarak tanımlanan eylemler belirli bir ceza öngörülen yasalara aykırı davranışlardır. Suç işlemek, suç unsurlarının varlığıyla birlikte gerçekleşir. Suçsuzluk ise suç işleme eyleminin gerçekleşmediği durumu ifade eder. Ceza ve Cezalandırma: Ceza, suç işleyen kişiye yasalara göre uygulanan yaptırımlardır. Cezalandırma ise suç işleyenin ceza alması ve topluma zarar verme eğiliminde olan davranışlarının engellenmesi amacıyla gerçekleştirilir. Suç ve Ceza Teorileri: Ceza hukukunda bir dizi teori bulunmaktadır. Bunlar arasında caydırıcılık teorisi, öç alma teorisi, toplumu koruma teorisi ve rehabilite etme teorisi gibi çeşitli yaklaşımlar bulunmaktadır. Ceza Hukukunda Önemli İlkeler Hukuk Devleti İlkesi: Hukuk devleti ilkesine göre, herkes yasalar önünde eşittir ve yasaların üstünlüğüne tabidir. Devletin yetkileri yasalarla sınırlıdır ve yasalara uygun olarak hareket etmek zorundadır. Masumiyet Karinesi: Masumiyet karinesi, bir kişinin suçlu olduğuna dair kanıt sunulmadıkça o kişinin masum olduğunu kabul eder. Yargılama sürecinde suçluluğu kanıtlanana kadar herkes masum sayılır. Hakkaniyet İlkesi: Ceza hukukunda hakkaniyet ilkesi, cezalandırma kararlarının adil ve makul olmasını sağlar. Hakkaniyet İlkesinde Ceza, suçun ciddiyeti ve suçlunun durumu gibi faktörlere göre belirlenir. Ceza Avukatı Nedir ve Görevleri Nelerdir? Ceza avukatları, ceza hukuku alanında uzmanlaşmış hukuk profesyonelleridir. Görevleri, suç işlediği iddia edilen veya suçlanan kişilerin yasal temsilini üstlenmek ve onların haklarını savunmaktır. Ceza avukatlarının rolleri ve görevleri, suçlama aşamasından tutuklama, mahkeme süreci ve ceza infazına kadar uzanan bir yelpazede değişebilir. Ceza avukatları, ceza yargılamasında vekil ya da müdafi olarak faaliyet gösteren hukuk profesyonelleridir. Toplumda “ceza avukatı” olarak tanımlanan bu uzmanlar, ceza davalarında savunma yaparak kişilerin haklarını korur ve adil bir yargı süreci sağlarlar. Yasal olarak belirli bir “ceza avukatı” branşı olmamakla birlikte, ceza hukuku alanında uzmanlaşmış avukatlar bu rolü üstlenirler. Görevleri: Danışmanlık ve Temsil: Ceza avukatları, müvekkillerine hukuki danışmanlık sağlar ve onları adli süreç boyunca temsil eder. Bu, müvekkillerinin haklarını korumak ve en iyi savunmayı sağlamak için gereklidir. Duruşmalara Katılım: Ceza avukatları, müvekkillerini mahkemelerde temsil eder ve dava sürecinde savunma stratejilerini uygularlar. Bu, delilleri toplamak, tanıkları sorgulamak ve mahkeme karşısında müvekkillerini savunmak gibi faaliyetleri içerir. Anlaşma Yapma: Ceza avukatları, müvekkillerinin lehine olan anlaşmaları müzakere eder ve kabul edilebilir bir ceza veya anlaşma sağlamak için savunma stratejilerini belirler. Ceza İnfazı ve İtiraz: Ceza avukatları, müvekkillerinin aldığı cezalara itiraz etmek ve ceza infazı sürecinde onlara rehberlik etmek gibi süreçlerde de görev alabilirler. Ceza Avukatı Ne Yapar? Vekil ve Müdafi Olarak Hizmeti Ceza hukuku avukatları, hukuki […]
Read moreMüşteki Nedir? Müşteki Kimdir?
Müşteki Tanımı ve Anlamı Müşteki, hukuki terim olarak şikayetçi anlamına gelir. Bir suçtan zarar gören ve bu nedenle yetkili makamlara şikayette bulunan kişi, müşteki olarak adlandırılır. Bu terim, Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) gibi yasal metinlerde sıkça kullanılır. Müştekinin Hukuki Statüsü Müşteki, suç işlediğini düşündüğü kişi veya kişiler hakkında adli makamlara başvurarak, hukuki sürecin başlamasını talep eder. Bu başvuru, genellikle polis, jandarma veya savcılığa yapılır. Müştekinin şikayeti üzerine savcılık, olayın soruşturulması için harekete geçer ve gerekli incelemeleri yapar. Müşteki Statüsünde Olan Kişi İçin Ceza Avukatının Rolü Müşteki, hukuki süreçte bir suçtan zarar gördüğünü iddia eden ve yetkili makamlara şikayette bulunan kişidir. Bu süreçte müştekinin haklarını etkili bir şekilde savunabilmesi ve adaletin sağlanabilmesi için profesyonel bir yardım alması büyük önem taşır. İşte bu noktada ceza avukatı devreye girer. Müşteki Olma Şartları Müşteki olabilmek için bazı şartlar gereklidir: Suçtan Zarar Görme: Müşteki, bir suçtan doğrudan veya dolaylı olarak zarar görmelidir. Şikayet Hakkı: Müştekinin, suçtan zarar gördüğü iddiasını yetkili makamlara bildirme hakkı vardır. Zamanında Başvuru: Bazı suçlar için belirli bir süre içinde şikayette bulunmak gerekir. Bu süre, suçun türüne ve ağırlığına göre değişiklik gösterebilir. Müştekinin Hakları ve Yükümlülükleri Müşteki, hukuki süreç boyunca çeşitli haklara ve yükümlülüklere sahiptir: Dava Takibi: Müşteki, davanın her aşamasında bilgi alma ve süreci takip etme hakkına sahiptir. Temsil Hakkı: Müşteki, avukat tutarak kendisini temsil ettirebilir. Tanık Bildirme: Müşteki, olaya tanık olan kişileri bildirme ve bu kişilerin dinlenmesini talep etme hakkına sahiptir. Müşteki ve Mağdur Arasındaki Fark Müşteki ve mağdur terimleri sıklıkla karıştırılır. Ancak, her iki terim arasında önemli farklar vardır: Mağdur: Suçtan doğrudan zarar gören kişidir. Müşteki: Suçtan zarar gördüğünü iddia eden ve yetkili makamlara şikayette bulunan kişidir. Dolayısıyla, her mağdur müşteki olabilir, ancak her müşteki mağdur olmayabilir. Örneğin, bir kişi başkası adına da şikayette bulunabilir. Müşteki Olma Süreci Şikayet Başvurusu: Müşteki, suçla ilgili bilgileri içeren bir dilekçe ile yetkili makamlara başvurur. Soruşturma: Savcılık, şikayet üzerine soruşturma başlatır. Deliller toplanır, tanıklar dinlenir ve gerekli incelemeler yapılır. Kovuşturma: Soruşturma sonucunda yeterli delil bulunursa, dava açılır ve kovuşturma süreci başlar. Yargılama: Mahkeme, toplanan deliller ışığında davayı karara bağlar.
Read moreTanıma Tenfiz Davası
TÜRKİYE’DE BOŞANMA – TANIMA DAVASI Yurtdışında alınan boşanma kararının Türkiye’de geçerli olması için, bu boşanma kararının Türkiye’de nüfusa işletilmesi gerekiyor. Eksiden bunu yapmanın tek yolu yabancı boşanma kararının tanınması ve tenfizi için dava açmaktı. Son dönemde yapılan düzenlemelerle dava açmadan Türkiye’de boşanma işlemlerinin tamamlanmasının yolu açıldı. Hangi durumlarda davasız Türkiye’de boşanma işlemleri gerçekleşiyor. Öncelikle Yurtdışında alınmış ve kesinleşmiş bir boşanma kararının olması gerekmekte. Bu kararın Türkiye’de nüfusa işlenmesi için; HER İKİ EŞ KONSOLOSLUĞA BAŞVURUSA Taraflar (boşanan eşlerin her ikisi de) konsolosluklara boşanmak için gerekli belgelerle başvuru yaparlarsa yabancı boşanma kararının Türkiye’de tanınması işlemlerini dava açmadan yaptırabiliyorlar. Kısaca eski eşiniz konsolosluğa giderse artık dava açmanıza gerek yok. Bu işlemi sizin adınıza avukatınızda yapabilir. ESKİ EŞİNİZ KONSOLOSLUĞA GELMEZ, BAŞVURU YAPMAZ ve TÜRK VATANDAŞI İSE. Eski eşiniz türk vatandaşı ise ve konsolosluk veya yetkili nüfus dairesinde boşanma için başvuru yapmıyorsa tek çareniz Türkiye’de yetkili Aile Mahkemesi’nde, yabancı boşanma kararının tanınması için dava açmanız. Maalesef bu durumda dava açmadan Türkiye’de nüfusa kayıt olmanız mümkün değil. TANIMA DAVASI İÇİN GEREKLİ BELGELER Yabancı Mahkeme boşanma kararı aslı Kararın Kesinleşme şerhi (Rechtskraftsvermerk) Apostille şerhi (bu şerh Almanya’da Landgericht’den alınmaktadır, diğer ülkelerde farklılık göstermektedir. Karar + Kesinleşme Şerhi + Apostille bunların tamamı Yurtdışında Konsolosluk tasdikli yeminli tercümesi veya Türkiye’de Noter tasdikli yeminli tercümesi Yukarıda yazan bu belgelerle davanızı açabilirsiniz. Ancak davalı yurtdışındaysa yurtdışı tebligat yapılması gerekmektedir. Bu sebeple her tebligat için Mal Müdürlüğü’ne yurtdışı tebligat harcı yatırılmalıdır. Ayrıca Tebligat Kanunu 25. maddesine göre yapılan tebligatlarda 184 Form düzenlenmesi ve Türkiye’deki Mahkemenin bütün evraklarının tercüme edilmesi gerekmektedir. Yurtdışı tebligatlar ve evrakların karışıklığı nedeniyle tanıma davaları çok sefer yıllarca sürmekte ve bir çok seferde bu davadan sonuç alınamamaktadır. Bu sebeple tanıma davasının bu konuda tecrübeli bir avukatla takip edilmesi önemlidir.
Read moreResmi Belgede Sahtecilik Suçu
Resmi belgede sahtecilik suçu TCK 204 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Bu suçun mağduru Devlettir. Resmi belgede sahtecilik ile devletin kurumlarına olan güvenilirlik sarsılmaktadır. Bu suç kamu düzenini ilgilendirmek ile şikayete tabi olmayıp resen soruşturulur. Bu suçun işlenmesi ile zararı olduğunu beyan eden de soruşturma aşamasında müşteki , kovuşturma aşamasında katılan, suçtan zarar gören olarak dosyada kendisini temsil edebilir. Bu suç için gerekli olan maddi unsur sahte bir resmi belge kullanmak veya gerçek olan bir belgenin üzerinde oynama yaparak onu sahte hale getirilerek işlenebilir. Resmi makamlardan alınan veya sadece resmi makamlar tarafından düzenlenen bir belge olmalıdır. Kamu görevlisi olmayan kişiler tarafından düzenlenen belgeler resmi belgede sahtecilik suçunu değil TCK 207.madde de düzenlenen özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacaktır. Bunun tek istisnası ise TCK 210.maddesinde düzenlenen resmi belge olarak kabul edilen belgelerdir. Resmi belgede sahtecilik suçunda sahte olarak düzenlenen veya üzerinde oynama yapılan belgenin iğfal ( aldatma ) kabiliyeti olup olmadığına bakılır. Eğer ki belge üzerinde yapılan değişiklikler ilk bakışta anlaşılıyorsa burada iğfal kabiliyeti bulunmamak ile birlikte atılı suç oluşmaz. Bu durumda mutlaka bilirkişi raporu aldırılması lazımdır. Sahte resmi belge ile başka bir suç işlenirse burada gerçek içtima gereği o suçtan da ayrıca ceza verilir. Resmi belgede sahtecilik suçu teknik bir konu olup zamanında gerekli delillerin dosyaya sunulması gerekmektedir. Böyle bir durumda hak kaybına uğramamak için alanında uzman , etkin ve tecrübeli hukukçuların yardımından faydalanmakta büyük yarar vardır.
Read moreHuzur ve Sükuneti Bozma Suçu
Huzur ve sükunu bozma suçu TCK 123 .madde de düzenlenmiştir. Huzur ve sükunu bozma suçu madde de belirtilen fiillerden birinin birden fazla işlenmesi ve bunların sırf karşı tarafı rahatsız etmek amacı ile tekraren, ısrarla yapılması ile suç oluşacaktır. Burada maddi unsur hukuka aykırı bir davranışta (telefon edilmesi, gürültü yapılması vb.) bulunulması iken manevi unsur ise sırf karşı tarafın huzur ve sükununu bozmak amacı ile bu hareketlerin ısrarla yapılmasıdır. Mağdur olan taraf rahatsız olduğunu beyan etmesine rağmen kendisinin ısrarla telefon ile aranması , mesaj veya görsel gönderilmesi atılı suçun işlenmesine sebebiyet verecektir. Facebook, Whatsapp, Twitter, Instagram gibi sosyal medya hesaplarından, internet üzerinden iletişim ve mesajlaşmanın hukuka aykırı bir şekilde ısrarla yapılması da kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturacaktır. Her olayda iddia edilen eylemler ayrı değerlendirilecektir. Burada değerlendirme failin kastı üzerine yoğunlaşmaktadır. Huzur ve sükunu bozma suçu şikayete tabi suçlardan olup , şikayet süresinin geçmesi ile suç oluşsa bile dava açılamayacaktır. Burada önemli olan şikayet süresine riayet edip kaçırmayarak, gerekli yerlere zamanında elinizde bulunan veriler ile şikayetçi olmaktır. Böyle bir durumda hak kaybına uğramamak için alanında uzman, etkin ve tecrübeli hukukçuların yardımından faydalanmakta büyük yarar vardır.
Read moreUyuşturucu Suçu Etkin Pişmanlık
Uyuşturucu suçları ile alakalı düzenlemeler genel olarak TCK 188-192.maddeler arasında düzenlenmiştir. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişilerin bu eylemleri cezai müeyyideye bağlanmıştır. Bir şahıs hakkında uyuşturucu madde satma suçundan veya kullanma suçundan dolayı cezai soruşturma yapılırken , fail iki durumda da etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilecektir. Etkin pişmanlık bilinenin aksine sadece satıcılık suçlarında değil kullanma suçlarında da uygulanabilir bir maddedir. Etkin Pişmanlık Hükümlerinin uygulanabilmesi için fail 5237 sayılı TCK’nun 188 ve 191. maddesinde düzenlenen satmak veya kullanmak suçlarından birini işlemiş olmalıdır . etkin pişmanlık fail tarafından bizzat soruşturma veya kovuşturma makamlarına yapılmalıdır. Hizmet ve yardım, suçun resmi makamlar tarafından haber alınmasından sonra, ancak mahkemece hüküm verilmeden önce gerçekleşmelidir. Fail kendi suçunun ya da bir başkasının suçunun ortaya çıkmasına önemli ölçüde katkı sağlamalıdır. Bilgi aktarımı ile suçun meydana çıkmasına ya da diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım etmelidir. Failin verdiği bilgiler doğru, yapılan hizmet ve yardım sonuca etkili ve yararlı olmalıdır. Fail ifadesinde belirttiği isimler , kurumlar , mekanlar soyut değil somut ve denetlenebilir olmalıdır. Diğer türlü afaki ifadeler ile verilen beyanlar etkin pişmanlık olarak kabul edilemez. Failin verdiği ifadeler önemine göre yargılama mercileri tarafından değerlendirilir ve cezanın indirilmesi ile birlikte beyanların çok yararlı olması halinde cezaya hükmolunmaz amir hükmü gereği mahkemece ceza da verilmeyebilir. Böyle bir durumda alanında uzman , etkin ve tecrübeli hukukçuların yardımından faydalanmakta büyük yarar vardır.
Read moreŞikayetim Hakkında Kyok Verildi Ne yapabilirim
Başınıza gelen bir olay ile ilgili kolluk kuvvetlerine veya Cumhuriyet Başsavcılıklarına şikayetçi olabilirsiniz. Şikayetiniz ile ilgili Başsavcılılık iddialarınız hakkında yapılan soruşturma sonucu ya iddianame düzenler yada Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verir. KYOK kararı verildikten ve itiraz edilip , itirazınız Sulh Ceza Hakimliği tarafından red edilip kesinleştikten sonra , dosyanın yeniden açılmasının tek istisnası bulunmaktadır. Bu istisna ise dosyaya iddialarınız ile ilgili yeni bir delilin girmesidir. Dosyaya daha önce olmayan bir delili sunmanız ile kapalı olan soruşturma dosyası tekrar açılmayacak olup , bu dosyanın açılması için Sulh Ceza Hakimliğinden karar talep etmeniz gerekecektir. Sulh ceza hakimi burada yeni sunulan delile bakacak ve dosyayı yediden ele alıp değerlendirecektir. Bu değerlendirme de yeni delilin dosyaya yenilik getireceği veya yeterli – kuvvetli şüphe oluşturacağına kanaat getirirse itirazınızı kabul edecek , diğer türlü ise yani yeni delil olarak sunulan bilgi , belge , beyan vs. dosyaya bir yenilik getirmeyeceğini düşünürse itirazı red edecektir. Bu belirtilen hususlar CMK 172. Madde de düzenlenmek ile 2/1/2017-KHK-680/10 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/9 yılında getirilen değişiklik ile kanunumuza girmiştir. Burada önemli olan iddialarınızın bu değişiklik tarihinden önce olup olmadığı , ayrıca şikayete tabi veya zamanaşımına bağlı suçlarda bu sürelerin geçip geçmediğidir. Böyle bir durumda alanında uzman , etkin ve tecrübeli hukukçuların yardımından faydalanmakta büyük yarar vardır.
Read moreTELEFONUM DİNLENEBİLİR Mİ ?
Ceza yargılamalarında bazı şartların oluşması ile birlikte telefon hatlarının dinlenmesine hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı tarafından karar verilebilir. Ceza yargılamalarında usul hükümleri 5271 sayılı CMK da düzenlenmiştir. Telefonun dinlenmesi 135. Madde de düzenlenmiş olup bu maddenin uygulanması için ; Suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı Başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması , Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Soruşturmada veya kovuşturmada bu şartlar gerçekleşmeden , dinlenme kararı verilirse bu usule ve kanuna aykırı olacaktır. Bu yolla elde edilen delillerde hukuka aykırı delil olup hükme esas alınamayacaktır. Bu kararı, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı, normal usulde ise hakim veya mahkeme verebilir. Verilen kararda , yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. CMK 135.maddenin uygulanmasına ilişkin yönetmelik çıkartılmış olup , usul ve esaslar bu yönetmeliğe göre belirlenmektedir. Usule aykırı olarak 135.madde kapsamında verilen dinlenme kararı sonucu , dinlenilen kişi lehine tazminat hakkı doğar. Bunun için itiraz sürelerine riayet ederek ve gerekli olan zamanlarda itirazın yapılması gerekmektedir. Hakkınızda verilen kararın usul ve yasaya uygun deliller ile verildiğinden emin olabilmek amacı ile konusunda uzman , nitelikli ve konuya hakim bir avukat aracılığı ile itiraz ve savunmalarınızın yapılması sizin için yaralı olacaktır.
Read more