(ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜNDE VELAYET VE KİŞİSEL İLİŞKİNİN GENİŞLETİLMESİ TALEBİYLE DAVA AÇILMAYACAĞI KARARLAŞTIRILAMAZ-YARGITAY KARARI)
Evlilik birliğinin anlaşmalı boşanma ile sona erdirilebilmesi için, boşanma davasında yetkili mahkemeye, anlaşmalı boşanma dilekçesinin yanı sıra, taraf vekillerince hazırlanan ve taraflarca imza edilen anlaşmalı boşanma protokolü de sunulmaktadır. İlgili mahkemeye sunulan protokolde, taraflar boşanma ve boşanmanın tüm sonuçlarına ilişkin olarak (nafaka, tazminat, velayet gibi) mutabakatlarını belirtmektedir.
Anlaşmalı boşanma protokolünün hazırlanmasında, taraflara belirli oranda serbestlik tanınmış ise de boşanmanın kamu düzenini ilgilendiren yönü nedeniyle bu serbestlik sınırsız değildir. Tarafların boşanma protokolünde nafaka, tazminat ve velayet gibi konularda karar verebilme serbestisi bulunsa da protokolde yer alan bu kararların kamu düzenine aykırı olmaması gerekmektedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/16444 E. 2014/1866 K. 04.02.2014 tarihli kararında, anlaşmalı boşanma protokolünde, kamu düzenine aykırı, kişilerin anayasal haklarını ihlal eden düzenlemeler yapılamayacağı, protokolde böyle düzenlemeler yer alıyorsa, ilgili maddelerin mahkeme hakimince gerekli değişikliklerin yapılmasının istenmesi, yapılmadığı takdirde, davaya çekişmeli boşanma davası olarak devam edileceğini belirtmektedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/16444 E. 2014/1866 K. 04.02.2014 Tarihli Kararında:
“Taraflar, kural olarak bir sözleşmenin içeriğini, kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler. (TBK. m. 26) Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı hükümsüz olur. (TBK. m. 27) Borçlar Kanunu’nda yer alan, sözleşme özgürlüğüne getirilen genel nitelikteki bu sınırlamalar, boşanma anlaşmaları için de evleviyetle geçerlidir. Çünkü Borçlar Kanunu Türk Medeni Kanunu’nun beşinci kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır. (TBK. m. 646) O halde hakim, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ve konusu imkansız olan hükümler taşıyan bir boşanma protokolünü esas alarak boşanma kararı veremez ve böyle bir protokolü tasdik edemez.
Taraflarca düzenlenip hakime sunulan, hakim tarafından da “aynen tasdikine” karar verilen protokolde; tarafların karşılıklı boşanma davalarında aşağıdaki şartlarla anlaştıkları belirtildikten sonra; “kocanın eşi aleyhine açtığı boşanma davasından feragat edeceği, kadının açtığı boşanma davasını işbu protokoldeki koşullar çerçevesinde kabul edeceği; müşterek çocukların velayetinin anneye verileceği, çocuklarla baba arasında protokolde gösterilen günlerde ve saatlerde kamuya açık mekanlarda ve gözetim altında kişisel ilişki tesis edileceği, bunun dışında çocuklar on sekiz yaşını bitirinceye kadar babanın internet, telefon veya sair olanakları kullanarak iletişim kuramayacağı veya tesadüfü olarak şahsi münasebet tesis edemeyeceği, yine çocuklar ergin oluncaya kadar velayet hakkının anneden alınması veya kaldırılması ve kişisel ilişki süresinin genişletilmesi için talepte bulunmayacağı, çocuğun babaannesi ve halasının, babaya tanınan süre zarfında çocuğu görebilecekleri, babanın çocuklar için anneye protokolde gösterilen miktarlarda iştirak nafakası ödeyeceği, tarafların birbirlerinden maddi ve manevi tazminat olarak herhangi, bir talepte bulunmayacakları, şahsi eşyaları da dahil olmak üzere eşyalarını paylaştıkları, birbirlerinden bu hususta herhangi bir hak ve alacak talep etmeyecekleri” belirtilmiştir. Protokolde yer alan “velayetin kaldırılması ve kişisel ilişkinin genişletilmesi davası açılamayacağına” ilişkin medeni hakları kullanmaktan feragate ilişkin taahhütler, medeni hakları kullanma ehliyetinden önceden vazgeçme niteliğinde olup, Medeni Kanunu’nun 23’ncü maddesine ve çocukların yüksek yararlarına açıkça aykırıdır. Bu hükümler olmaksızın ortak irade ile boşanmanın gerçekleşmeyeceği açıkça belli olduğuna göre, içerdiği şartlardaki kısmi hükümsüzlük boşanma protokolünün tamamını hükümsüz kılar. Bu şekildeki düzenlemenin bir sebebi olsa bile, boşanma tarafların ortak iradelerine dayandığından bu sebebin varlığı ve doğruluğu araştırılamayacaktır. Anlaşmalı boşanma talebiyle kendisine başvurulan eşler arasında, gerçekte bir boşanma sebebinin var olup olmadığını, aralarında yaptıkları düzenlemede yer verdikleri hususların geçerli bir sebebe dayanıp dayanmadığını ve bunların doğru olup olmadığını hakim araştırmakla yükümlü değildir. Önceden delil toplanmış olsa bile, bu delilleri değerlendirerek bunlardan sonuç çıkaramaz ve yargısını çıkardığı bu sonuca dayandıramaz. Böyle bir durumda hakimin, taraflarca getirilen düzenlemeye müdahale ederek bunu değiştirmek ve önereceği değişikliğin taraflarca kabulü halinde Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi gereğince tarafların boşanmalarına karar vermesi gerekir. Böyle yapılmayıp, kanuna ve kamu düzenine aykırı hükümler ihtiva eden protokole dayanılarak boşanma kararı verilmesi ve protokolün tasdiki doğru olmamıştır. Öyleyse mahkemece yapılacak iş; protokolün bu haliyle uygun bulunmadığının taraflara bildirilip, tarafların ve çocukların menfaatini göz önünde bulundurarak protokolde gerekli değişikliği yapmak, bu değişikliğin taraflarca kabulü halinde Kanunun 166/3. maddesi çerçevesinde boşanmaya karar vermek; kabul edilmemesi, diğer bir ifade ile tarafların kendi belirledikleri şartlar dahilinde boşanma kararı istemekte ısrar etmeleri halinde davaya çekişmeli boşanma olarak devam etmek ve toplanan delillerin Türk Medeni Kanunu’nun 166/1-2. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Açıklanan hususlar gözetilmeden hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
2- Kabule göre de;
Taraflar, düzenlendikleri protokolde; “kocanın kendisi tarafından açılan boşanma davasından, feragat edeceğini” kararlaştırmışlar, duruşmada protokol çerçevesinde karar verilmesini istemişlerdir. Protokolde kocanın davası hakkında ne yönde karar verileceği belirtildiğine göre, bu dava hakkında gösterilen yönde karar verilmesi gerekirken, herhangi bir hüküm tesis edilmemiş olması da doğru olmamıştır.” hükmü yer almaktadır.
Post a comment