TUTUKLAMA KARARI İÇİN “KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİNİ OLUŞTURAN SOMUT DELİL” GEREKLİLİĞİ ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Ağu 26

Tutuklama kararı, kişi özgürlüğüne doğrudan müdahale etmesi açısından ağır ve ciddi bir karardır. Tutuklama kararının ağırlığı gereğince, Sulh Ceza Mahkemelerince verilen tutuklama kararları maddi ve biçimsel koşullara bağlanmıştır. Tutuklama kararlarının Yasalara ve AİHM içtihatları ile belirlenen temel kriterlere aykırı olması bu kararları hukuka aykırı kılar. CMK’nın 100. Maddesi’nde 6526 Sayılı Kanun gereğince yapılan değişiklikle tutuklama için “kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut delil” aranmaktadır. Anayasa Mahkemesi 11.01.2018 tarih 2016/23672 Başvuru numaralı kararı ile Cumhuriyet savcısının esas hakkında mütalaasında suç işlendiğine dair delil olarak kabul edilen “Bylock” üzerinden başvurucu dışındaki kişiler arasında yapılan yazışmaların tek başına suç şüphesini gösterir kuvvetli bir belirti olarak değerlendirilmesini mümkün görmemiştir. İlgili karar dosyada mevcut bir delilin, kuvvetli bir delil olarak görülmemesi yönünden önem arz etmektedir. Dosyada mübrez bir delil bulunmasına rağmen Anayasa Mahkemesi bu delili kuvvetli bir belirti olarak değerlendirmemiş ve tutuklamayı hukuksuz bulmuştur. Yasal düzenleme ve ilgili karar birlikte değerlendirildiğinde, tutuklama kararları bakımından kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut dayanakların belirlenmesi ve dayanak olarak gösterilen belirti bulguların mahiyeti açıklığa kavuşmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin 11.01.2018 Tarih 2016/23672 Başvuru Numaralı Kararı: “Son olarak somut olayın koşulları ve başvurucu hakkında kullanılan ifadelerin içeriği dikkate alındığında Cumhuriyet savcısının esas hakkında mütalaasında suç işlendiğine dair delil olarak kabul edilen “Bylock” üzerinden başvurucu dışındaki kişiler arasında yapılan yazışmaların tek başına suç şüphesini gösterir kuvvetli bir belirti olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir. Bu itibarla somut olayda “suç işlendiğine dair kuvvetli belirti”nin yeterince ortaya konulamadığı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.”

Read more